Felix Walker

İsim: Felix Walker
Lakaplar: Σ-2905
Boy: 1.89 cm
Ağırlık: 72kg.
Açıklama: Tam adıyla Felix Walker doğma büyüme Amerikalı bir erkektir. Hafif yapılıdır ve koyu kahverengi vücut kılı rengine sahiptir. Sakalının çok uzamasına izin vermez, haftada bir tıraş olur. Saçlarını ise her zaman kısa bir modelde tutmaya çalışır ve sakalı gibi çok uzatmaz. Göze batmayacak şekilde köşeli bir çene yapısına sahiptir. Gözleri saç ve sakalı gibi koyu kahverengidir. Felix'i özel yapan yenilenebilme özelliğidir. Vücut hücleri bir çeşit yenilenme özelliğine sahip, bu yüzden yaşlanmıyor, kopan uzuvları, kırılan vücut parçaları, herhangi bir şekilde hasar gören organları ve kaybedilen kan kendini yenileyebiliyor. Bu yenilenme özelliği kertenkeleye benzetilebilir. Vücuduna sonradan giren mermi, şarapnel gibi parçaları yapısı kabul etmiyor ve vücuttan atıyor. Ayrıca Felix yüksek derecedeki acıları hissetmiyor.

Ekler:

Σ-2905 Otobiyografi
Ses Kaydı: [DOSYA KAYIP]

Ben 2043 New York doğumlu bir Amerikalıyım. Babam da benim gibi bir Amerikalı ama annem ise İsveçli. Yani şey… Babamı hiç görmedim ben, annemi ise… 11 yaşımda iken kaybettim… Annem öldükten sonra bana hep dedem, babamın babası, baktı. Başka bir akrabam yoktu annem ve babam tek çocuk, annemin ailesi çoktan mezarı boylamış ve babamın annesi ise ben 6 yaşımdayken ölmüştü… Onu doğru dürüst hatırlamıyorum bile, sadece bana çok iyi davrandığını hatırlıyorum… Kısacası 11 yaşımdan sonra sadece ben ve dedem vardık. Dedem çok zeki bir adamdı, Bana hep gençliğini anlatır boş zamanlarında bilgiye boğardı, kitaplarla kafayı bozmuştu adam. Durmadan kitap okurdu, çoğunlukla kültürel ve bilgisel değeri olanları. Tam bir Müslümandı, her türlü dini araştırmış her türlü din kitabını okumuş ve en doğru dinin İslamiyet olduğuna karar vermişti ama İslamiyet’i kendi çapında yaşıyordu, benim dışımda kimse onun Müslüman olduğunu bilmezdi. Bana elinden geldiğince iyi bakardı ev işlerini bölüşürdük yaşına göre gayet sağlıklı bir moruktu. Bir çeşit çalışma odası vardı ve kimsenin oraya girmesine izin vermezdi, odayı hep kilitli tutardı. Birkaç kere kapıyı açarken göz ucuyla içerde deney tüpleri, mikroskop ve bir çeşit deniz anası olduğunu görmüştüm. Birkaç günde bir elinde büyük karton kutularla eve gelir ve kutuları çalışma odasına bırakırdı, kutularda ve odada ne olduğunu asla söylemezdi. Evin geliri gayet iyiydi dedem emekli bir cerrahtı ve bazen üniversitelerde yüksek ücretlere derslere girerdi. Ben ise ortalamanın biraz üstü notlarla okulumu okurdum, genelde hiç çalışmazdım, hayatımı yaşardım ve yazılımcı olmak istiyordum. Dedemde bu konuda bana yardımcı oluyordu.17 yaşımda iken birkaç kere yemeğime deney tüplerinden ilginç sıvılar dökerken görmüştüm onu ama yemeklerde hiçbir tat veya şekil farkı görmemiştim ve pek sorgulamamıştım.

21 yaşımdayken dedem tedavisi olmayan ve çok kişide görülmeyen bir çeşit hastalığa yakalanmıştı ama bana söylemekten çekinmişti ve içtiği ilaçlar yüzünden afallamaya başlamıştı… Yavaş yavaş hafıza kaybı yaşıyordu, gençliğinde okuduğu kitapları hatırlamıyordu. Fazladan sağlık problemleride yaşamaya başlamıştı ve durumu artık iyi değildi. Bir akşam eve geldiğimde çalışma odası bomboştu, odadaki eşyaları bir arkadaşına verdiğini söylemişti. 22 yaşımda iken durumu iyice kötüleşmişti… 12 Haziran gecesi bana bir çeşit formüllerin olduğu kalın ve küçük bir defter verdi… Ölmeden önce bana en son "Sen özelsin, oğlum." demişti. Hayatım kararmıştı resmen be… Neyse… Verdiği küçük defterin sayfaları arasına katlanmış bir kağıt sıkıştırılmıştı ve kağıtta bir adres yazılıydı. Birkaç hafta sonra adresin yazılı olduğu yere gittim.

Adres beni bir villaya getirmişti. Kapıyı yetmişli yaşlarında bir moruk açtı. Adımı söyledi ve öylece kaldı, şaşkınlığı yüzünden belli oluyordu. İçeri geçtik ve evi nasıl bulduğumu anlattım oda bana dedemin bir dostu olduğunu, adının Joseph olduğunu,dedemle tanışmalarından annemin ölümünden sonra dedemin bana bakmak için aralarını açışına kadar gereksiz uzun ve detaylı bir hayat hikayesi anlattı ayrıca şey… Şu "yenilenme" gücümden bahsetti… Çok mantıklı şekilde nasıl vücudumun kendini yenileyebildiğini anlattı, yani benim anlayamayacağım kadar bilimsel bir şekilde. Sonra dedemin bana verdiği küçük defteri istedi bende verdim, biraz beklememi söyledi ve gitti. Bende bana anlattıklarını düşündüm, sonra kafam basmayınca telefonumu biraz kurcaladım. Yaklaşık bir saat orada kaldım ve Joseph sonunda geri geldi, bekletme için özür diledi ve beni aşağı çağırdı alt kata indik, mekân muhteşemdi. Yani nasıl desem, muhteşemdi. Muhteşem bir laboratuvara gelmiştik.

Bana biraz daha bilimsel olay anlattı, anlattığından aklımda kalanlar şöyle: Dedem bir çeşit yenilenen vücut hücresi üretmeyi başarmış ve bunları yemek, su tarzı yollarla vücuduma geçirmiş sonrada bu yenilenen hücreler normal vücut hücrelerimin yerini almaya başlamış. Yaptığı birkaç hesaplama sayesinde yaklaşık 3-5 sene içinde tüm vücut hücrelerim yenilenenlerden olacak ve belli bir süre sonra bu hücreler eskidikçe yenilerini üretip eskilerini vücudumdan atacaklar böylece de yaşlanmayacağım. Ayrıca bu hücreler kaybedilen herhangi bir vücut parçasını yenileyebiliyorlar. Galiba birde hayatlarının çoğunu bunu tasarlamak için harcamışlar, bu kısım pek de önemli değil (!). Defterde, beynin belli bir acı düzeyinden sonrasını algılamayı reddetmesi hakkında birkaç parça bir şeyde yazıyordu. Joseph dedemin bir dahi olduğunu söyledikten sonra defterde yazanları denememiz gerektiğini söyledi ben ne yapacağımızı sorduğumda ise önümüzdeki masadan bir iğne kaptı ve ona güvenmemi söyleyip koluma batırdı.

Sonra yere düştüğümü bile hatırlamıyorum ama uyandığımda bir yatakta yatıyordum. Joseph’in yatağında. Çok geçmeden içeri Joseph bir bardak suyla girdi ve ne kadar susadığımı hissettim. Suyu bana verdi, çok mutlu görünüyordu. Suyu içerken de ne kadar acıktığımı ve tuvalete gitmem gerektiğini hissettim. Joseph’e ne olduğunu sorduğumda ise yaklaşık 26 saatlik bir ameliyattan çıktığımı ve defterde yazanları beynimde uyguladığını söyledi. Eh, pek de şaşırmadım… Ama artık yüksek derecede acıyı beynim algılamıyordu. Yani bana bir yumruk atarsanız bunu hissederdim fakat kolumu kırarsanız bunu hissetmezdim. Bu çok havalı değil mi? Joseph mutluluktan yerinde duramıyordu ve dedemin dahi olduğunu sıkça tekrarlıyordu. Artık hayatım değişmişti. Durmadan böbreklerimi ve kalbimi ameliyatla aldırıp organ kaçakçılarına satabilirdim, her ne kadar yasadışı olsa da.
Joseph üstümde birkaç deney yapmak istediğini söyledi bende kabul ettim, nasıl olsa yenilenebiliyordum. Bu da zaten neden kafamın etrafında kesik izleri olmadığını açıklıyordu, ayrıca ameliyat için saçımı kesmişti. Babalık ilk önce biraz uyumak istediğini ameliyattan beri uyumadığını ve dolapta yemek olduğunu söyledi o yatmaya başladığında bende ihtiyaçlarımı gideriyordum. Babalık kalktığında akşamdı ve ben laboratuvarda etrafı geziyordum, o da yanıma geldi ve deneylere başlamaya karar verdik. Ama pek de öyle olmadı, sonradan Odrin sayesinde öğrendiğime göre Joseph, Odrin için çalışan bir doktormuş. Dedemle olan yenilebilen hücre çalışmalarını devam ettirmek için biraz açıktan çalışmaya başlamış. Uzun süre açıkta olması yüzünden, yanlış hatırlamıyorsam [VERİ GİZLENMİŞTİR] örgütü tarafından yeri saptanmış ve villası patlatılmaya karar verilmiş. Bu yüzden güzelim villa üstümüze çöktü. Patlamadan Joseph sağ çıkamadı ama ben "süper güçlerim" sayesinde kurtuldum ve dedemin tüm çalışmalarının yazılı olduğu o kalın defter kül oldu gitti. Odrin'in ekipleri araştırma için yıkık villaya vardıklarında kalıntılar altında Joseph'in cesedini ve tek bir çiziği bile olmayan beni buldular.Yakama yapıştıkları gibi beni buraya getirdiler,kim ve neden Joseph'in evinde olduğum hakkında uzun konuşmalardan sonra burada tutulmam gerektiği kararına vardılar. Artık hayatım burda geçecek gibi duruyor.
[KAYDIN SONU]

Unless otherwise stated, the content of this page is licensed under Creative Commons Attribution-ShareAlike 3.0 License